'Göçük altında' / Çilem ÖZ
Cumhuriyet tarihinin yaşanan en büyük depremlerinden biri daha ölü sevicilerin bayram yerine dönüştü.Bir tarafta Erciş belediye başkanının yardım çağrıları kulakları titretirken, bir taraftan sanal medya aracılığı ile yazılan yorumlar vicdanları paramparça etti. Eda hemşire, devlet hastan...esinin cesetlerle dolduğunu anlatırken, birileri bu haberlere oh çekti!HaberTürk spikeri Duygu Canbaş, deprem haberini verirken: "Her ne kadar ülkenin doğusundan; Van’dan gelmiş olsa da bu haber hepimizi üzdü" diyordu.Bazı internet siteleri, haber kanalları depremi bir tarafa bırakıp yardımların başka bir dernek ya da kuruluşa değil, Kızılay’a gitmesi için özel bir mesai harcadı. Depremlerin önlenemez doğal afetler olduğunu biliyoruz; ama daha az ölümle ile atlatılabileceğini Japonya’dan öğreniyoruz. Öğreniyoruz derken aslında hala böyle bir afet öncesi ve sonrası yapılması gerekenleri bir çok tecrübeye rağmen uygulayamıyoruz.
Yıllardır ödediğimiz deprem vergilerinin neden doğru yönlendirilmediğini düşünmek yerine, ölümler üzerinde ırkçı söylemlerle böyle bir felaketi "taktiri ilahi" olarak yorumluyoruz. 17 Ağustos depremini "başları açık insanlara" bağlayan din alimleri kadar anlamsız ve vicdansız yorumlar bunlar. Aşağıda sanal aleme düşmüş binlerce ırkçı yorumdan birkaç örnek var;‘Türklerin şehitlerine üzülmeyenlerin veya sevinenlerin sevinci hüznümüz, acısı ise mutluluğumuzdur’
‘Van’da PKK yanlısı BDP’ye oy verenlere kusura bakmayın ama üzülmüyorum.. Hatta umarım gebermişlerdir. İlahi adalet derim ancak…’
‘BDP’ye yüzde 50 oy çıkmış bir yer için üzülmem ben’
‘Temennim ölenlerin PKK’lı olmasıdır böylece sayıları azalır’
‘Aynı vahşetin Diyarbakır’ıda vurması dileği ile’
Yukarıda okuduğunuz yorumlar, yürütülen kirli savaşın vicdanlara nasıl bulaştığının açık ispatıdır.Her gün ölmek ve öldürülmek üzerine siyaset yapanların halkı nasıl ölü sevici bir ruh haline getirdiği bu depremde net olarak görülmüştür. Son aylarda söylenen sözlerin de deprem karşısındaki ırkçılığın bu kadar tavan yapmasına neden olduğu inkar edilemez bir gerçektir.
Ülkenin en yetkili ağzı BDP’ye oy verenleri bile terörist ilan ederse birilerinin de Van’da göçük altında kalanları terörist varsayıp sevinmesine şaşılamaz.
Halka, Tamil Kaplanları'na yapılan katliamın PKK için de denenebileceğini ima ederseniz, depremin bunu gerçekleştirdiğini düşünenlere şaşıramazsınız. Cumhurbaşkanı: "misli ile intikamı alınacaktır" deyince halkın da depremde yaşamını kaybeden 217 kişiyi misli sayması normaldir. Bu ruh halinin göçük altında kalan kadar yardıma muhtaç olduğu kesin.
Sırrı Süreyya’nın dediği gibi: ‘faşizm çok ayıp bir şeydir’.
Tüm bu yaşananlara karşın iyi niyetli yardımsever bir kamuoyu oluştu ve şu anda ülkenin dört bir yanından yardımlar Van’a doğru yola çıktı. Neyse ki acılarda ortaklaşmayı bilen bir kamuoyu hala var ve bu ülke o insanların vicdanları üzerinden kendini yaşatmaya devam ediyor.
Depremi yaşayanlar kadar, vicdanların da acil yardıma ihtiyaç duyduğu çok net gün yüzüne çıktı ve bu vicdan yaralarına sürülecek en iyi ilacın da BARIŞ olduğu inkar edilemez bir gerçek. Ölü sevmek insana yakışmaz, barışmak ise insan olmanın en erdemli özeliğidir. Barışalım ki ortaklaşalım, barışalım ki kayıplarımız arkasında taş kesilmeyip ağıtlarımızı yakalım, barışalım ki kardeş olalım….
Not: Van’da yaşanan depremde yakınlarını kaybedenlere sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Kurmeşli gençler Wiesbaden de ikinci buluşmasını gerçekleştirdiler. .jpg)


5-6 Ekim'de Galatasaray Üniversitesi'nde yapılması planlanan Sebahat Tuncel'in de konuşmacı olduğu
Cumartesi anneleri/insanları, 389. haftada, Devrimci 78'liler Federasyonu tarafından 3 Eylül'de açılan 12 Eylül Utanç Müzesini ziyaret etmek için Ankara'da bir araya geldi.
"Böyle bir hilkati garibenin bırakın dediklerini, ismini bile kaile ve kaleme almak yakışır mı? Ona cevap vermek için harcayacağım zamana, emeğe değer mi?" diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi... Ama böyle bir rezilliğin cevabı da olmalı, kadın köşe yazarlarına baktım da pek bir kaile almamışlar bu fakiri ruhiyeyi! Ancak bu akıl ve ruh yoksunu dişi müsveddesine, bir kadın, bir anne, bir Kürd olarak, cevap vermezsem de kıvranacağım.
Roboski’de kaza yapan askerlerin yardımına koşan katliam mağduru Roboskililer, o anı anlattı. Katliamda oğlunu kaybeden Emine Ürek, ‘Yerde yatan asker bana bakıp ‘anne’ diye bağırınca koştum, elini tuttum. Ölmemesi için dua ettim” dedi. Medya ve bazı çevrelerin bu yardım eline şaşmasına da Emine Ürek şu yanıtı verdi: “Bizim çocuklarımız bombalandığı zaman bizim yardımımıza gelmediler ama bizler onların yardımına koştuk. Bizimki anne yüreği” dedi.
Yargıtay’ın, "Sosyalist Gençlik Derneği’nin MLKP/KGÖ ile organik bir ilişkisi tespit edilememiştir” kararı bulunmasına karşın, Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yaklaşık 3 yıldır tutuklu bulunan Balıkesir Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencisi Uğur Ok, 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
