Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

F’ Tipinde Mektup Var

Bugün günlerden Pazar ve dışarıya kar yağıyor. Demir parmaklıkların böldüğü avlu duvarının üstünde iki Serçe kuşu yiyecek topluyor. Cıvıl cıvıl, kıpır kıpır iki kuş sabah erkenden onların sesiyle uyandık. Kargayla gürültülü bir ekmek kavgasına koyulmuşlardı. F tiplerinin tecrit ortamında karga sesi,bülbül sesi kadar kıymetlidir. Serçe kuşları, karla beyaza bürünen tel örgülerin arasından önce duvarın dış tarafına doğru kanat çırpıyorlar, sonra aynı yere bir daha konuyorlar. Bize nispet yaparcasına özgürlüğün tadını çıkarıyorlar! Dışarıda yerler beyaz örtüye teslim olmuş gibi görünüyor. Hücremizin etrafında kuşların çoğalması bunun bir işaretidir. Bizim hesapla çok uzaklarda olsalarda, yiyecek sıkıntısı çektiklerinde bir kaç kanat vuruşuyla hücremize konuk yaşamımıza ortak olurlar.

 
Radyodan İlkay Akkaya’ nın sesi yükseliyor. Demokrat bir radyo olmasa da ara ara güzel türküler çalıyorlar. Şu anda olduğu gibi türkünün sözlerinde “Adressizlerin hikayesi” saklı. Dışarıda kar taneleriyle , yükselen kuş cıvıltıları,tüm benliğimizi saran etkileyici bir ses ve hayellerimizi köklerimizle buluşturan türkü sözleri... mutluyuz,bahtiyarız,coşkuluyuz....
 
İlkay’ın “Kar Taneleri” adlı ezgisi dolanıyor dilime.Kar tanesi ile hareket halindeki bir arabanın mücadelesini konu alan bu türkü tıpkı karıncalarla fillerin kavgasını anlatan “Filler Sultanı” romanının bir özeti gibi. Tek başına kalmışlığın bedelini arabanın tekerlekleri altında erimekle, yok olmakla ödeyen kar tanesi, birleşince diğer kar taneleriyle kocaman bir çığ olur ve arabanın yürüdüğü yolu kapatır.Birleşen ve harekete geçen kar tanelerine yenilmiştir, yenilmez denilen araba.
 
Sevgili Kürmeşliler,Dostlar, Kardeşler
 
Duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya karar verdiğimde geçmişte birlikte yaşadıklarımız bilincimde yeniden canlandı. Hatıralar hatıralar hatıralar; bizleri biribirine bağlayan en güçlü değer.
 
Hatıralarda ve düşlerimde Nurhan, Önder, Özgür,Aynur ve Adalet vardı. Köyümüzün onur abideleri, yüz aklarımız, yüreklerimizin kızıl gülleri, alnı yıldızlı yiğitlerimiz...Bizi insanlığın özgürleşme tarihine, sınıf savaşımları denizine bedenleriyle bağlayan şahanlarımız.... Kafalarda kalplerde karanlıklar ve korkular sürekli büyürken onlar meşale oldular, bilinçlenmeye, örgütlenmeye ve dünyayı değiştirmeye davet ettiler hepimizi. Umut olmak, halkın bağrında biriken devrimci imkanları işlemek ve birleştirmek için cesaretle kendilerini feda etmeyi başardılar.
Köyümüzle ilgili düşüncelerimde, derede ve öte yanında kahpe bir pusuyla aramızda koparılıp alınan Newroz Çiçeklerimiz vardı. Ne kadar çok da bizden olmuşlardı, ne çok Özgür, Nuran, Önder kokuyorlardı.
 
Canlar,
 
Sömürü ve zulme karşı hıncımız volkan, öfkemiz Munzur dağı kadar sert ve heybetli, kafam zorunluluğun bilgisiyle aydınlamamış olsa, anlamasam köhnemiş düzenin yok olup gitmekte olduğunu , mutlu, özgür yepyeni bir dünyanın gelmekte olduğuna inanmasam çatlayacak yüreğim. Uslu uslu boylu boyunca dalmasak kavganın orta yerine, tüm hücreleriyle çarpmasa kalbimiz aynı idealler ve tutkular için çürüyecek yaşama, sevdaya dair olan ne varsa! Derinden sarsılan ruhun ilacı duyguları örgütleyecek usta şairlerin sözleridir, dizeleridir.
 
“Tüm çiçekleri koparabilirler ama yinede baharın gelmesini engelleyemezler” der P.Neruda, ve kavga, sevda ve umudun büyük ustası Nazım; “hayatlarında dövüşenlerin isimleri, ölümlerinden sonrada sağ kalan düşmanlarıyla kavgada devam ederler” sözünü belleklerimize yazan...
 
Evet onlar ve onlar gibi insani bir toplum, sömürüsüz, savaşsız ve özgür bir dünya uğrunda ölümsüzleşen sayısız özgürlük kahramanı yanı başımızda olmaya devam ediyorlar. En büyük şairlerin, ressamlarım, sanatçıların en güzel mısralarında, figürlerinde ve türkülerinde onların yaşamları, düşleri ve öyküleri olacaktır. Tüm ezilenlerin ve işçilerin muzaffer gülüşlerinde onların silüetleri yer alacaktır.
 
Sevgili Kürmeşliler,
 
Düşlerimde, hatıralarımda uçsuz bucaksız gök maviliğiyle, her yanında hayatın varedildiği doğasıyla bir karınca çalışkanlığı, sabrı ve enerjisiyle zor hayatı yeniden üreten insanlarımızla, her an kendisine dokunabileceğimiz kadar bize yakın yıldızlarıyla doğup büyüdüğümüz memleketimiz var. Kimi kederli, yoksul zamanlarımızın umudu neşesi, güldürü ustası, kimi sağlam karekterliliğin timsali, kimi mütevaziliğin paylaşımın ve elbirliğinin, kimi aklın, soğukkanlılığın ve bilgeliliğin sembolü olan ancak geçen zaman ,içinde yitirdiğimiz insanlarımızı, büyük değerlerimizi anımsıyorum.
 
Düşlerimde bozuk düzenin, tarihsel zorbalığını; çıkış yolu bulamanın ve belkide daha önemlisi devrimci bilincini, iradesi ve ruhunu yitirmenin yoksulluğun neden olduğu o kahrolası göç felaketi süreci var. O yakını uzak yapan, kardeşi biribirine yabancılaştıran, herşeyin temellerinden sarsan o göç trajedisini düşünüyorum ve buğüne yakın zamana geliyorum.
 
Düşünüyorum düşünüyorum ancak insanlarımızın bütünlüğü gerçeğini ve geleceğe ilişkin fikirlerini, duygularını, planlarını kavramakta zorlanıyorum. Tıkanıyor bilgi kanalları, farklı mekanlar, zamanlar; değişik uğraşlar; ekonomik- siyasal- kültürel koşullardaki farklılıklar... ve kaçınılmaz olarak çeşitlenen planlar, düşünceler, psikolojiler....
 
Bizi biribirine bağlayan anılar olsada hepimizi yeniden birleştirecek temel ve gelecek umudu ortadan kalkmış değil, Emek özgür değil. Emeğin özgürleşme serüveni devam ediyor ve bu sürecin bir parçası olarak kendimizi tanımlamanın, kenetlenmenin olanakları her geçen gün artıyor, sağlamlaşıyor. Siyasal baskı ve hak eşitsizliği sorunu, nerede olursak olalım tüm insanlığın sorunları olarak önem kazanıyor; ortak karşı duruşu zorunlu kılıyor. Dünya ekonomik krizi, entellektüel çürüme ve barbarlık, çalmakta olan emperyalist paylaşım savaşı çanları ve bunlarla at başı giden faşist- şoven gerici siyasi tırmanış...Bu olgular, çıkarları ortak olan ezilenlerin ve emekçileri birleşmeye, örgütlenmeye ve ortak eyleme yöneltiyor.
 
Ülkemizin Anadolu’nun ve dünya insanlığının yüz yüze kaldığı topyekün problem ve bu sürecin bir unsuru olarak bizler, bugüne kadar bin bir emekle, büyük acılar ve bedeller sonucu elde ettiğimiz kazanımlara dayanarak mücadeleci yaşama sarılırsak, köklerimizin, memleketimizin mayamıza kattığı evrensel değerlerimizi korumakla kalmaz, büyük insanlığın tarihsel ilerleyişi içinde bu güzellikleri beslemiş,büyütmüş oluruz.
 
Yüz yüze kalınan sorunların alternatifi ne eski köy yaşandığı ve oradan beslenen kültürel, ahlaki değer yargıları nede ki kendisini gerici- şoven tarzda yeniden üretmeye çalışan liberal söylemlerle insanları aldatmaya çalışan düzen için sözde alternatiflerdir. Asıl alternatif ezilenlerin, emekçilerin, ilerici bilim ve düşünce insanlarının yeni bir yaşam, yeni bir dünya yaratma çabasında boy vermektedir, boy verecektir. İnsanlığın Enternasyonal toplumsal kurtuluş düşüncesi, pratiği ve kültürü temelinde ne kadar güçlü konumlanırsak bize ait olan tüm güzellikler dile gelecek, ırmaklarımız okyanusla buluşacaktır.
 
Sevgili Kürmeşliler,
 
“Merhaba” demek için kaleme alınan bu yazıyı bitirmenin vakti geldi. Başta sevgili İrfan olmak üzere, içtenlikli dayanışma duygularını paylaşma inceliği gösteren tüm insanlarımıza teşekkür ederim. Kollektif paylaşımlar, fedakarlıklar, insanlarımızın bilinç ve örgütlenmesinin yolunda emek sarfeden tüm kürmeşlileri ve onların sevgili dostlarını da yürekten tebrik eder, başarılarının devamlarını diliyorum. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle, kadınlarımızın 8 Mart’ını en derin devrimci duygularla kutlarım. Yine 21 Mart Newroz yıl dönümü nedeniyle bütün halkımızın bayramını kutlar, 2009 yılının halkların özgürlük müsadelesinde bir kilometre taşı olmasını diliyorum.
Bir kez daha hepinizi sevgi ve saygıyla selamlar, çalışmalarınızda başarılar diler, kollektif etkinliklerinizde büyük ilerlemeler sağlamanızı temenni ederim. Hücre arkadaşlarımdan sevgi ve selamlar...Hoşçakalın...
 
Kardeşiniz Erdoğan