Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Süreç ve Sürecin Dili Üzerine-Onur DURMUŞ

An itibarı ile içinde bulunduğumuz süreç, süreç nihayete erene dek biz şimdilik yalnızca süreç demekle yetinelim, ciddi politik riskleri içinde barındıran ve geçmişteki süreçlerle kıyaslandığında çok daha ciddi ilerleyen, çok daha umut barındıran bir süreç olma özelliğini taşıyor.

Bu sürecin siyasal iktidarın dönemsel siyasi çıkarları uğruna yaptığı görüşmelerden olması mümkün görünmüyor, çünkü ne Kürt tarafı bu oyuna bir daha gelir ne de siyasal iktidarın bu riski göze alabilecek durumu var. Zira ana akım medya tarafından sistematik bir şekilde pompalanan umudun, kurulan hayallerin yıkılması sonucunda altında kalınacak enkazdan kimse sağ çıkamaz.Bu saaten sonra böyle bir riski kimse göze alamaz.Bölgesel ve siyasal konjonktürün çözüm için hiç olmadığı kadar uygun şartları barındırdığını da belirtmek gerekir.

Bu güncel değerlendirmeyi yaptıktan sonra ‘Tarihten ders alınsaydı, tarih tekerrür etmezdi’’ diyerek bugünü geçmişle mukayese etmek adına takvimi biraz geriye alalım.Birinci dünya savaşı sonrası girişilen mücadelede, Kürtler Türklerin yanında yer alarak emperyalist bloğa karşı mevzilenip, Türkiye halklarının ortak mücadelesinde şerefli bir yerde durmuştur.Her ne kadar daha sonradan dönemin iktidarı tarafından estirilen şoven rüzgarlarla, bin pişman ettirilse de.

Anti emperyalistlik idiaasında bulunan Kemalizm’in batıcılık sevdası yüzünden emperyalizmin en son ve en özelleşmiş hali olan kapitalizme kucak açmasının tarihsel çelişkisi gün gibi ortada dururken bile, Kürt siyasal hareketleri 1921 ruhuna sırtlarını dönmemişlerdir. Bilakis çözümü ısrarla ve inatla 1921 ruhunda aramışlardır.Bunun bugün de böyle olması elzemdir.Eğer çözüm dünya kapital sisteminin altın tepsisiyle dayatılıyorsa, Kürtlere yakışacak olan tek şey onu boşa çıkarmaktır.Peki nedir bu altın tepside sunulan çözüm?Bunu anlamak için önce Orta doğudaki gelişmeleri incelemek şarttır. Dünya emperyal sisteminin yeni projesinin suudi-islam ekolü ekseninde şekillendiği açıktır.Anti-Amerikancı Şii bloğun karşısına İsrail ve ABD işbirlikçisi Suudi ekolünü yerleştirmek istemesi bu durumun tezahürüdür.Ortadoğudaki yeni düzenin siyasal İslam paralelinde oluşacağı gün gibi ortadadır.

İslamın ya da en genel anlamda din kavramının birleştirici rolü sosyolojik bir gerçekliliktir. Düşündürücü olan şey ise Marksist-Leninist ideolojinin toprağında düşün dünyasını şekillendiren Öcalan’ın bunu merakla beklenen mektubunda vurgulayarak dillendirmesidir. Bahar gelmişse eğer ilk görmek isteyeceğiniz şey kendi bahçenizdeki çiçeklerin açmasıdır.Aksi halde sukutu hayal kaçınılmazdır.

Bu bağlamda değerlendirmeye tabii bir diğer hususta mektupta bir çok noktaya temas edilirken Aleviliğe vurgu yapılmamasıdır.Kürt hareketi içinde bedellerin birçoğunun Dersimlilerin verdiği düşünülürse bunun haklı bir hayal kırkılığı yarattığı söylenebilir.Bedelden ziyade en önemli hususun barış iklimi ezilmişlerin mağduriyetini giderecekse, Kürtlerin ve bütün ezilmişlerin mağduriyeti Türkiyenin demokratikleşmesiyle mümkün olacaksa, Alevilerin de bu topraklar üzerinde yaşadıkları da düşünülürse Alevilerin durumu göz önünde bulundurulacak kaçınılmaz bir gerçekliktir. Mesele Kürt sorunun çözümü ise Alevi sorunu buna eklemlemek doğru olmaz, sorun demokratikleşmeyse kesinlikle birlikte ele alınmalıdır.Demokratikleşme sorunu ile Kürt sorunu da birbirinden ayrılmaz bir noktada olduğuna göre durumun giriftliği daha çarpıcı bir hal almaktadır. Ama yine de hangi çerçeveden bakılırsa bakılsın bu ülkedeki inanç sorunun çözümü Alevilerin örgütlenmesi ve mücadelesi ile mümkün olacaktır, yoksa hak alma mücadelesi başka yerle havale edilerek nihayete erdirilecek bir durum değildir.

Sorunun çözümü bütün kamuoyunda büyük bir heyecan ve beklenti yarattı, en büyük korku ise Türkiye gibi NATO güdümündeki ülkelerin bu gibi sorunlarının Dünya kapital sisteminin isteği şekilde çözümlemesi, bunun ise halklara özgürlükten çok yeni prangalarına pranga eklemesinden öteye gitmeyecek olmasıdır.Çözüm süreci de çözüm sürecinde geliştirilecek dilde de, bunu mevcut iktidardan beklemek saflık olur, Kürt tarafının sistem dışı alternatif bir strateji geliştirmesi zorunludur.Aksi halde baharı Türkiye Halkları değil de kan emici zihniyet ve onun uşakları görecektir.Bundan dolayıdır ki çözümün dili dinin birleştiriciliğinden çok halkların eşitliği ve 1921 ruhunda aranmalıdır.Çünkü halkların özgürlüğü eşitlikçi ve demokratik yaklaşımlardan geçer.

Bu sorunun demokratik ve eşitlikçi yollarla çözülmesi beklenenin ötesinde olumlu gelişmelere yol açacak olması muhakkaktır.Sorunun çözülmesinin dünya halklarını gerçek anlamda özgürleştirecek olan sınıf mücadelesine çok önemli etkileri olacaktır.Bu sorunun çözümünün yaratacağı psikolojik üstünlüğün devrimci sınıf mücadelelerine kazandıracağı moralin yadsınamaz bir önemde olacağı da unutulmamalıdır.

Her ne olursa olsun bunca acıların yaşandığı bu topraklarda barışa susamışlığın had safhada olduğu böyle bir zaman diliminde, umutsuzluğa kimsenin hakkı da haddi de yoktur.Ama Sokrat misali at sineklerinin olmasından da kimse rahatsız olmamalıdır.

Onur DURMUŞ